Bir nokta.
Bir vuruş.
İnsan durması gerektiği yeri bilmeliydi.
Zaman zaman duruluyordu aşk.
Yitip yitip canlanıyordu anılar.
Dönüp bakıyor anımsatıyordu gülüşmeleri.
Özensiz sevişmeleri.
Ağırdan bakışmaları.
Suskun serzenişleri.
Birbirine teğet geçen bedenleri.
Zihin bulanıyor özlemle çatışırken ara sıra. Uyuyabiliyorum gece çökünce, hafiften müzik çalarken, fark etmiyorsun o yatakta tek başına kaldığını. Uyanıyorsun ve yaslıyorsun sırtını duvara, ne kahvaltıyı yapmaya heyecan, ne kalkıp hazırlamaya enerji buluyorsun kendinde. Günün aydınlığı senin karanlığınla birleşmiş, hissediyorsun. Ne kadar sığ bir yaşamın parçası olmuşsun, anlıyorsun. Bu basitliği bile özlüyorsun.
Bir takım işlerin oluyor dışarıda, bir takım mecburiyetler. Bir melodi çınlıyor kulağında, yolda yürürken. Parça parça hikayeler geliyor gözünün önüne, parçalanmış hikayenizden. Aslı, parçaladığın hikayeden. Gülümserken fark ediyorsun, benimseyene kadar her fark edişinde yüzün solacak.
Biliyorsun ne kadar benzer olduğunuzu, biliyorsun sana ne yaşatmıştı, biliyorsun seni nasıl kırmış, sana nasıl vurmuş, seni nasıl kovmuş, sana nasıl hiç sevmemiş gibi yabancılaşmıştı bir anda, biliyorsun da bütün bunları, yine de haklı görmek istiyorsun bu yaptıklarını.
Her şeyin bir açıklamasının olduğunu biliyorsun da ne konuşmak için gururunu hiçe sayıp yanına gidebiliyorsun ne de artık aynı geceye göz yumup aynı sabaha uyanmak adına bir dilekte bulunuyorsun.
Yoluna öyle güzel devam ediyorsun ki, tek, hür, özgür..
Kahkaha atarken sesli sesli, umursamıyorsun artık geçmişi.
Böyle olmalıydı, ödeştik diyorsun.
Böyle oldu, ödeştik.
Bir vuruş.
İnsan durması gerektiği yeri bilmeliydi.
Zaman zaman duruluyordu aşk.
Yitip yitip canlanıyordu anılar.
Dönüp bakıyor anımsatıyordu gülüşmeleri.
Özensiz sevişmeleri.
Ağırdan bakışmaları.
Suskun serzenişleri.
Birbirine teğet geçen bedenleri.
Zihin bulanıyor özlemle çatışırken ara sıra. Uyuyabiliyorum gece çökünce, hafiften müzik çalarken, fark etmiyorsun o yatakta tek başına kaldığını. Uyanıyorsun ve yaslıyorsun sırtını duvara, ne kahvaltıyı yapmaya heyecan, ne kalkıp hazırlamaya enerji buluyorsun kendinde. Günün aydınlığı senin karanlığınla birleşmiş, hissediyorsun. Ne kadar sığ bir yaşamın parçası olmuşsun, anlıyorsun. Bu basitliği bile özlüyorsun.
Bir takım işlerin oluyor dışarıda, bir takım mecburiyetler. Bir melodi çınlıyor kulağında, yolda yürürken. Parça parça hikayeler geliyor gözünün önüne, parçalanmış hikayenizden. Aslı, parçaladığın hikayeden. Gülümserken fark ediyorsun, benimseyene kadar her fark edişinde yüzün solacak.
Biliyorsun ne kadar benzer olduğunuzu, biliyorsun sana ne yaşatmıştı, biliyorsun seni nasıl kırmış, sana nasıl vurmuş, seni nasıl kovmuş, sana nasıl hiç sevmemiş gibi yabancılaşmıştı bir anda, biliyorsun da bütün bunları, yine de haklı görmek istiyorsun bu yaptıklarını.
Her şeyin bir açıklamasının olduğunu biliyorsun da ne konuşmak için gururunu hiçe sayıp yanına gidebiliyorsun ne de artık aynı geceye göz yumup aynı sabaha uyanmak adına bir dilekte bulunuyorsun.
Yoluna öyle güzel devam ediyorsun ki, tek, hür, özgür..
Kahkaha atarken sesli sesli, umursamıyorsun artık geçmişi.
Böyle olmalıydı, ödeştik diyorsun.
Böyle oldu, ödeştik.
Yorumlar
Yorum Gönder