Zeminde halısı olmayan bir salonda yere yansıyan ağaç gölgesini takip ediyorum. Karanlığın ve aydınlığın soluğu eşlik ediyorken düşüncelerimin sesleri yükseliyor. Birden büyümeye başlamıştık. Birden birini sevmenin ağırlığı fazla gelmeye başlamıştı. Meğer birini sevmek ne büyük bir sorumlulukmuş. Bilmezdim bunu zamanla öğreneceğimi.
Bilmezdim ruh ikizlerimizin bizlerden hep uzağa düştüğünü. Artık başka türden kitaplar okumaya başlamıştım. Çok yanlarımın eksikliği ve korkusuz oluşu beni nasıl da dibe çekmişti ve çekiyordu. Bana/kendime dışarıdan baktıkça yalnızlığıma daha bir sıkı sıkı sarılır olmuştum.
Sevgi emekti diyen filmlere inandırılmıştık. Beklemiş, dinlemiş, kısıtlamamış, sabırla durmayı öğrenmiştik. Sonra bunların birer sahtelik olduğunu, aslında nasıl başlarsa öyle bittiğini, sevilmedi isen zamanla sevilmeyeceğini, duvarları var ise arkasında kalacağını, aramıyorsa hiç özlemediğini ve bir de tüm bunların bir sana yapılmadığını öğrendiğindeki büyük hüsranı bir şekilde atlamaya çalışırken hayatın mecburiyetlerine zorunlu kılındığını bilirdim ama görmezden gelmek daha kolaydı.
Detaylar içinde boğulmaya başladığım anda kaçmaların kadını olmuştum. Çok sevmekten, birine bağlanmaktan, birine yaslanmaktan, biriyle yaşlanmaktan, birini kaybetmekten, birinin ikinci seçeneği olmaktan korkan bir kadın olmuştum. Taze ve yıpranmış bir kadın olmuştum.
Çok sonra fark ettim asla ilk olmayacaktım. Hatıralarda hep en sevilmeyen, en hırçın, en öfkeli olarak kalacaktım. Belki en duygusuz, en bencil, en'lerin kadını.
Birçok sevgisizliğe şahitliğin en acısı kimsenin bende bir izinin kalmamış olmasıydı. Ne bir anı, ne bir hediye, ne de bir çabası.
Ben ise hep sevgili olarak kalacaktım. Bir anı. Oralarda bir yerlerde alınmış hediyeye bakarken anılan bir isim.
Bir menekşenin kokusunda aranan değil, kalbi dolu olan bir adamın yol boyu kopartmaktan korkmadığı yeşil yapraklar gibi olacağım.
Taşıdığım kalpte ağır gelen acıları sessizliğimde dindirecek, hep yemek sofrasında tek başına yemek yemek istemeyen bir adamın sofra objesi olarak kalacağım.
Ben mükellef bir akşam yemeğinde terk edilmiş, önemsiz, ilkel biri olacağım.
Acaba ben resmedilmeye, paylaşılmaya layık olmayacak kadar sıradan mıyım.. Ben anlatılmayacak kadar kötü, dillendirilmeyecek kadar berbat, asla aile içinde anılmayacak kadar basit biri mi olacağım..
Hep bir Sezen Aksu parçasında bilgisayar başında çalışırken ağlayan bir kadın olacağım. Gerçi komik, yazarken fark ediyorum. Ben sevilmeyen, küçük, küçücük bir kız çocuğu benliği ile yaşıyorum. Bknz: Sevmek beni dibe sürüklüyor.
Hani büyüyorduk. Hani kendi değerimizi fark ettiğimizde insanlar bizlere saygıyla yaklaşıyor ve değer veriyorlardı. Hani bizler ikinci kadın değil de kendi muhteşem dünyamızın birer prensesi idik. Hani tüm kendi ayaklarının üstünde duran kadınlar gibi büyüleyici aşk hikayelerinin başrol oyuncusu olurduk. Hani hiçbir şey için istekte bulunmazsak ve sorunlarımızı kendimiz halledersek bir engel olmazdık.
Olduğum kadın ve olacağım kadın kırgın. Korkak. Üzgün.
Oysa yaşattığım kadın gerçek, mücadeleci ve duygusal.
Her ikisinden de memnunum. Cümleler devrilir, isyanlar değişir, sorunlar çözülür ama adım adım bıraktığım tüm beklentiler, yenilgiler, korkularla sindirilmiş olduğum benliğim bunlar zamanla size ağır gelecektir.
Bilmezdim ruh ikizlerimizin bizlerden hep uzağa düştüğünü. Artık başka türden kitaplar okumaya başlamıştım. Çok yanlarımın eksikliği ve korkusuz oluşu beni nasıl da dibe çekmişti ve çekiyordu. Bana/kendime dışarıdan baktıkça yalnızlığıma daha bir sıkı sıkı sarılır olmuştum.
Sevgi emekti diyen filmlere inandırılmıştık. Beklemiş, dinlemiş, kısıtlamamış, sabırla durmayı öğrenmiştik. Sonra bunların birer sahtelik olduğunu, aslında nasıl başlarsa öyle bittiğini, sevilmedi isen zamanla sevilmeyeceğini, duvarları var ise arkasında kalacağını, aramıyorsa hiç özlemediğini ve bir de tüm bunların bir sana yapılmadığını öğrendiğindeki büyük hüsranı bir şekilde atlamaya çalışırken hayatın mecburiyetlerine zorunlu kılındığını bilirdim ama görmezden gelmek daha kolaydı.
Detaylar içinde boğulmaya başladığım anda kaçmaların kadını olmuştum. Çok sevmekten, birine bağlanmaktan, birine yaslanmaktan, biriyle yaşlanmaktan, birini kaybetmekten, birinin ikinci seçeneği olmaktan korkan bir kadın olmuştum. Taze ve yıpranmış bir kadın olmuştum.
Çok sonra fark ettim asla ilk olmayacaktım. Hatıralarda hep en sevilmeyen, en hırçın, en öfkeli olarak kalacaktım. Belki en duygusuz, en bencil, en'lerin kadını.
Birçok sevgisizliğe şahitliğin en acısı kimsenin bende bir izinin kalmamış olmasıydı. Ne bir anı, ne bir hediye, ne de bir çabası.
Ben ise hep sevgili olarak kalacaktım. Bir anı. Oralarda bir yerlerde alınmış hediyeye bakarken anılan bir isim.
Bir menekşenin kokusunda aranan değil, kalbi dolu olan bir adamın yol boyu kopartmaktan korkmadığı yeşil yapraklar gibi olacağım.
Taşıdığım kalpte ağır gelen acıları sessizliğimde dindirecek, hep yemek sofrasında tek başına yemek yemek istemeyen bir adamın sofra objesi olarak kalacağım.
Ben mükellef bir akşam yemeğinde terk edilmiş, önemsiz, ilkel biri olacağım.
Acaba ben resmedilmeye, paylaşılmaya layık olmayacak kadar sıradan mıyım.. Ben anlatılmayacak kadar kötü, dillendirilmeyecek kadar berbat, asla aile içinde anılmayacak kadar basit biri mi olacağım..
Hep bir Sezen Aksu parçasında bilgisayar başında çalışırken ağlayan bir kadın olacağım. Gerçi komik, yazarken fark ediyorum. Ben sevilmeyen, küçük, küçücük bir kız çocuğu benliği ile yaşıyorum. Bknz: Sevmek beni dibe sürüklüyor.
Hani büyüyorduk. Hani kendi değerimizi fark ettiğimizde insanlar bizlere saygıyla yaklaşıyor ve değer veriyorlardı. Hani bizler ikinci kadın değil de kendi muhteşem dünyamızın birer prensesi idik. Hani tüm kendi ayaklarının üstünde duran kadınlar gibi büyüleyici aşk hikayelerinin başrol oyuncusu olurduk. Hani hiçbir şey için istekte bulunmazsak ve sorunlarımızı kendimiz halledersek bir engel olmazdık.
Olduğum kadın ve olacağım kadın kırgın. Korkak. Üzgün.
Oysa yaşattığım kadın gerçek, mücadeleci ve duygusal.
Her ikisinden de memnunum. Cümleler devrilir, isyanlar değişir, sorunlar çözülür ama adım adım bıraktığım tüm beklentiler, yenilgiler, korkularla sindirilmiş olduğum benliğim bunlar zamanla size ağır gelecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder