Günün Penceresi

İyileşen tarafının solgun karartısı, iyileşmesi için çabaladığın tüm savaşlar, sürekli değişime iten tarafın galibiyeti ve senin solmaya yakın oluşun. Karşılıklı değil', denilen her ikramın sonunda ödüllendirilen yerde, mutlu olmayı diliyorum.

 Ben toplamlarım içerisinde yok olan hafif biriyim. Kütlesel ağırlığım yitik ruhumu örtbas ediyor.

Eksik yanımı arıyorum. Eksikliğini hissettiğim tatların nereye, kime, neden ait olduğunu bulamıyorum. Sürekli arıyorum. Uyumadan önce tatmin olmayan düşlerimi rafa kaldırıyor, bedenimi dinlendiriyorum.

Bazen fazla geliyor. Verilen sevgilerin nasıl sunulduğu üstüme. Sahtelikten uzak mı anlayamıyorum. 

Tek büyüdüğüm her günün acısını, verdiğim emeklerin hiçe sayıldığını, insanların kusurlarıyla yaşamanın zorluğunu zor atlatıyorum. Bir de kalkıp mükemmeli yakalamak için kafamın içiyle boğuşuyorum. Seninle boğuşuyorum, kendimle boğuşuyorum, eksik yanımla boğuşuyorum, fazlalıklarla boğuşuyorum, ailemin hayalleriyle boğuşuyorum, çabalarımla boğuşuyorum, her şeyimle boğuşup hiç kimseyle yatağa giriyorum. Ve sadece bir işlevsel hareket sergiliyorum. 

Kendimi yaşamak bana da zor geliyor. Kendimin tüm parçalarıyla yarım yaşamak yaralı. İyileşen tarafımın kulaklarımı doldurduğu tonlar, kimi zaman hüzünlü kimi zaman acımasız. Hep hatırlatıyorum kendime, kendine bile bu kadar yakın kalma diye. O bile bir gün bu bedeni terk edecek.

Sonra arkama doğru dönüp bir pencereden bakıyorum dahilinde çevremin geçmişine, mutluluğu yanlışlıklar arasında büsbütün kaybedenlerin ellerinde görüyorum. Kazanılmış bir mutluluk. 

Fazla abartılmış değil 'mutluluk'... 3 saniye sonra hayatındaki birinin ağzından çıkan kelimelerle ölüyor. Ve sen kısa süreli mutluluğun ile yalnız kalıyorsun. Sırf bir başkasının kelimeleriyle terk edilmiş hissi seni ele geçiriyor, bakıyorsun pencerene su damlaları değiyor.

Bir sen bakıyorsun ileriye, bir çocukluğun bakıyor göğe, bir de yağmur yağıyor işte. Tüm tablo bu kadarmış.





Yorumlar